Madrid'in yeni kabusu ETA değil barışçı Katalanlar

ETA’nın 30 yıl süren terörist eylemlerini güçten düşmüş, Bask bölgesinin bağımsızlık hayalleri de ölmüş gibi görünüyor. Diğer yandan, Barselona’nın Katalonya’nın bağımsızlığı için sürdürdüğü barışçıl kampanya hiçbir zaman bu kadar güçlü olmamıştı. Bu durum, Madrid’in kâbusu haline geldi.

Yıllar içinde manşetlerde tuttuğu yere bakılırsa, İspanya’nın Bask bölgesi ve ETA terör örgütünün Avrupa’nın en önde gelen bağımsızlık hareketlerinden biri olduğu ortada. Ancak Pirenelerin diğer tarafında, yani Katalan bölgesindeki bağımsızlık talepleri çok daha kritik bir noktaya gelmiş gibi görünüyor. Bu kazanımların tamamı şiddet içermeyen girişimlerin sonucu.

Madrid parlamentosunda 15 Temmuz’da yaşanan sert bir tartışma Katalan krizinin derinliğinin altını çizdi. Bask Milliyetçi Partisi (PNV) Başkanı Josu Erkoereka, Sosyalist Başbakan José Luis Rodríguez Zapatero’ya, “Politikanızın iki temel sütunu olan çoğul İspanya ve sosyal İspanya bugün paramparça bir halde” dedi.

Gerçekten de Zapatero altı yıl önce “çoğul bir İspanya” vaadiyle göreve gelmişti. Bu bağlamda ülkenin zaten özerk konumda bulunan bölgelerine ek tanınma hakları verilecekti. Başbakan’ın bölgelerle ilişkileri geliştirme sözü iyi niyetlere dayalı olmasına rağmen stratejik açıdan eksik kalıyordu. Zapatero bölgesel milliyetçilerin hevesini ilk önce güçlendirdi, ardından hızlandı ve böylece uyumakta olan İspanya ulusalcılığını arttırdı.

"VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ"

Bask ve Katalan milliyetçiler General Franco’nun ölümünün ardından gelen demokrasiye geçiş sürecinden bu yana dertliydi. İki bölge de önlerinde bağımsızlık için bir seçenek olacağını düşünüyordu ancak ordu ülkenin bölünmez bütünlüğünden taviz verilmesiyle ilgili tartışmaları kesinlikle reddetti.

Bölgeler hayal kırıklıklarını farklı şekillerde ortaya koydu. Bask milliyetçileri 1978 anayasasını reddetti. Bölgedeki radikallerden oluşan bir azınlık grubu ise 1980 ve 1990’larda ETA’nın İspanya devletini hedef alan terör eylemlerini destekledi. Diğer yandan, Katalan milliyetçiler yeni rejim tarafından kendilerine verilen özerkliği kabul etti. İki bölge için de özerklik talebi ertelendi ancak ortadan kalkmadı.

Zapatero, mevcut anayasa içinde kalmaları şartıyla, Katalan parlamentosunun özerklik sözleşmesi üzerinde yapacağı tüm değişiklikleri kabul etme sözü verdi. Ancak bazı çok radikal değişiklikler Madrid parlamentosu tarafından yumuşatıldı. Katalan dilinin “tercihli” statüsü reddedildi ancak yürütme organlarına tam yetki verildi. Her şeyden önemlisi parlamento, Katalonya’nın “millet” statüsünü kabul etti.

TEK ULUS İSPANYA

Ancak Temmuz ayının başlarında İspanya Anayasa Mahkemesi, Halk Partisi’nin bir dilekçesine bazı değişikliklerin anayasayı ihlal ettiği cevabını verdi ve sadece “tek bir ulus, İspanya’yı” tanıdığını açıkladı. Katalanların hayalleri yıkılırken, PP’nin kampanyasına gösterilen destek, milliyetçiliğin İspanya’nın politikasında hala önemli bir yer tuttuğunu gösterdi.

Mahkemenin aldığı karar, demokrasiye geçiş döneminden bu yana Barselona’daki en büyük gösterilerin yaşanmasına neden oldu. 1 milyondan fazla insan Katalan ulusunun kendi kaderini tayin hakkı için sokaklara döküldü. Gösterinin boyutu, hafifletilen değişiklikleri kabul etmiş görünen Katalanların bile tekrar tam bağımsızlık düşüncesini benimsediğini ortaya koydu.

Katalanların yürüyüşü Halk Partisi dışındaki tüm partiler tarafından desteklendi. Benzer bir yürüyüş, Bask bölgesindeki San Sebastian şehrinde de düzenlendi ancak aralarında ETA bağlantısı olan sadece birkaç bin Bask milliyetçisi katılım gösterdi.

KATALANLAR ÇOK DAHA GÜÇLÜ

Barışçıl Katalan hareketi, Bask bölgesindeki özerklik hareketine kıyasla çok daha güçlü. Bundan 10 yıl önce ETA yanlısı yürüyüşlere on binlerce kişi katılırdı. Ancak ETA’nın şiddet eğilimi ılımlı İspanyollar arasında bu desteği köreltti. Özellikle, 2007’de örgütün ateşkesi bozma kararı birçok insanı öfkelendirdi.

Temmuz ayında bölgeye yaptığım ziyarette bir zamanlar ETA ile bağlantısı olan insanlarla konuştum. Bana örgütün politik açıdan sona geldiğini, ancak az sayıda tutucunun gelecek yıllarda da saldırılara devam edebileceğini belirtti.

ETA’nın mevcut lider kadrosunun beceriksizliğiyle Bask gençliği üzerindeki kahraman imajını kaybettiği, örgütün liderleri tarafından da artık görülmeye başlandı. Kısa bir süre önce verdiği röportajda, sert lider Rufi Etxeberria ETA’nın barışçıl eğilim göstermesi gerektiğini, aksi takdirde Bask politikasındaki tüm nüfuzunu yitireceğini açıkça söyledi.

MADRİD'İN KABUSU

Kimse Bask milliyetçilerinin amacını zedeleme konusunda ETA kadar iyi bir iş çıkaramadı. Belki de Katalanların barışçı protestolarından etkilenen Bask milliyetçileri yeniden toparlanabilirler. En zengin iki bölgesinin bağımsızlıklarını elde etmek adına demokratik şekilde örgütlenmeleri, Madrid için tam bir kâbus.

İspanyol muhafazakârlar Katalan ve Bask bölgelerinin ulusal statülerindeki sembolik değişiklikleri tekrar gözden geçirerek doğru bir adım atabilir. Eğer sembolik reformlar geri çevrilirse, bir sonraki safha gerçek değişimler olabilir.