Viyanalı gelin Türkiye’de elçi oldu

‘Milli gelin’ Heidemaria Gürer, bir Türkle evli ilk kadın AB üyeliğimize muhalefet şerhi koyan Avusturya tarafından büyükelçi olarak Türkiye’ye atandı.


İlk kez, bir Türk erkekle evlenmiş bir bayan kendi ülkesini temsilen büyükelçi sıfatı ile Ankara’da göreve başladı. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine en fazla muhalefet şerhi koyan ülke Avusturya’nın yeni Ankara büyükelçisi Heidemaria Gürer’den bahsediyoruz. Gürer ailesi hem bir Türk’ün Avusturyalı eşi uğruna Türk Dışişleri Bakanlığı’ndaki diplomatlık görevini terk etmesi hem de aynı eşin Ankara’ya Avusturya adına büyükelçi olarak gelmesi anlamında iki toplumun kaynaşmasına iyi bir örnek teşkil ediyor. Büyükelçi Heidemaria Gürer’i ‘millî gelin’ yapan Nadir Gürer bugün OPEC Sekretaryası’nda üst düzey danışmanlık görevi yürütüyor. Büyükelçi Heidemaria Gürer, yakın zamanda başladığı Türkiye görevini 15 tercih arasından özellikle istemiş. Şimdi ikinci memleketinde, millî bir gelin olmaktan dolayı hayli mutlu. Türkiye’de neredeyse gezmediği yer kalmayan büyükelçi, tıpkı kendilerinin örnek evliliği gibi, Türkiye-AB ilişkisinin de mutlu sonla bitmemesi için bir neden olmadığı kanaatinde. Yeter ki imaj sorunu hallolsun!

ANNEM DAMATLARI İÇİNDE EN ÇOK EŞİMİ SEVER

-Eşinizle nasıl tanıştınız?

İkimiz de aynı üniversitede okuyorduk. Orada tanıştık ve karşılıklı adım attık. 5 yılın sonunda evlenmeye karar verdik. 21 yıldır evliyiz ve 14 yaşında bir kızımız var.

-Eşinizin sizin için kariyerinden vazgeçtiği doğru mu?

Eşim, Türk Dışişleri Bakanlığı’na girmedi. O dönemde dışişlerinde görevli diplomatların yabancılarla evlilik yapması yasaktı. Ya o ya ben dışişlerine giremeyecektik. O da benim dışişlerinde devam etmemi istedi. Şimdi bu tarz evlilikler sorun olmuyor. Yabancılarla evlenilebiliyor artık.

-Türk geleneklerini ne kadar biliyorsunuz? Mesela düğünde kim kimin ayağına bastı?

Türk geleneklerini iyi biliyorum. Aile ilişkilerini de. Mesela düğünde birbirimizin ayağına bastık, ama ilk kim bastı hatırlamıyorum. Günlük yaşamda gelenekler içinde biraz farklı kaçan yönler var elbette. Ancak yine de, ailelerimiz, evliliğimize karışmadılar, tepki göstermediler. Örneğin annem üç çocuğunun eşleri arasında en çok eşimi sever ve takdir eder.

-Türkiye’ye ilk geldiğiniz andan bugüne neler değişmiş?

Evlenmeden önce Türkiye’ye hiç gelmemiştim, ancak evlendikten sonra her yıl geldik ailece. Elbette büyük değişiklikler var. Ekonomi son yıllarda çok gelişti. Avrupa’ya göç edenlerden dönenler oldu. Türkiye, Avrupa’ya entegrasyon konusunda büyük mesafe katetti.

250 YIL ÖNCE DİPLOMASİ AKADEMİSİNDE ZORUNLU DİL OSMANLICA

-Şimdiye kadar nereleri gezme fırsatınız oldu?

Türkiye-Bulgaristan sınırından Hakkâri’ye, Türkiye-Gürcistan sınırından Hatay’a kadar her yeri gezdim. En çok Ege kıyılarından, Fethiye’den etkilendim. Eşim de İzmirli zaten. Likya, tarihî yerler, Orta Anadolu’da Kapadokya ve elbette fantastik bir kent olan İstanbul’dan etkilendim.

-Size Türkiye’de garip görünen şeyler var mı?

Evet, gazetelerde, televizyonlarda okuduğum, duyduğum töre cinayetleri bana çok ters geliyor. Buna karşıyım ve bu cinayetlerin neden işlendiğini bir türlü anlayamıyorum. Türkiye için kötü bir imaj oluşturuyor bu durum. Ancak, mevcut hükümet töre cinayetleri ile ilgili hapis süresini uzattı, cezaları arttırdı. Bu sevindirici bir haber.

-Avusturya’daki Türklerin entegrasyon durumu ile ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Entegrasyon hususunda iki farklı grup var: Avusturya 1912’den bu yana İslam’ı resmî din olarak kabul eden ilk Batı Avrupa ülkesi. Avusturya’nın Doğu dünyası ile bağları her zaman güçlü olmuştur. 250 yıl önce Avusturya üniversitelerinde Doğu dünyasına dair dersler veriliyordu. Viyana’ da o dönem kurulan Diplomasi Akademisi’nde ilk zorunlu dil Türkçe/Osmanlıcaydı. Yakın dönemde, Avusturya’nın işçilere ihtiyacı oldu. İlk grup, eşim gibi eğitimli insanlardan oluşuyordu. Bu grup iyi entegre oldu. Ve birçok dalda çok başarılı oldular. Örneğin, modada Atıl Kutoğlu Amerika’da defileler düzenledi ve çok başarılı. Turizmde iki Türk çok başarı elde etti. Avusturya’nın en prestijli restoranlarından Kervansaray’ı işleten Doğudan Atilla isminde bir Türk. Mesela hükümette Türk politikacı var. Doktor, mühendis veya öğretim görevlisi olanlar, OPEC’te çalışanlar var. İkinci grup ise vasıfsız işçi olarak gelen insanlardan oluşuyor. Bu insanlar eğitimli değildi ve yaşamlarının büyük bir bölümünü yakın aile çevresi içinde geçirdiler, toplumla temas kurmadılar. Ancak şunu ifade etmeliyim ki, Avusturya’da başka ülkelerdeki gibi gettolar yok. Türklerin bir arada yaşadığı yerler var, ancak gettolar yok.

Hem biz hem de Türkler entegrasyon konularında hatalar yaptık. Bu insanları entegre edersek sorunlar ortadan kalkacaktır. Mesela kızımın sınıfında dört Türk öğrenci vardı. İkisi sınıfın en iyilerindendi. Çünkü aileleri eğitimleriyle ilgileniyordu. Anneleri bilgisayar kursuna gidiyordu. Yani eğitim çok önemli ve birçok sorunu ortadan kaldırabilir. Toplumun her iki kanadı da bu konuda adım atmalı. Avusturya’da bazı Avrupa okulları var. Bu okullarda son iki yıldır ilkokuldan itibaren Türkçe de eğitim dili oldu.

-Türkiye’de başörtülerinden dolayı üniversitelerde okuyamayan genç kızlar Avusturya’da okuyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Daha önce de dediğim gibi Avusturya, İslam’ı resmî din olarak kabul etmiş bir ülke ve İslamî eğitim kurumları, akademileri var. Diğer üniversitelerde okumak istiyorlarsa da bunda bir sorun yok. Ancak derslerinde başarılı olmayan bazı öğrenciler başörtülerinden dolayı eleştirildiklerini düşünüyor ve yanlış anlıyorlar durumu. Benim başörtüsüyle bir sorunum yok.

AB TÜRKİYE’SİZ, TÜRKİYE AB’SİZ OLMAZ

-Avusturya, Türkiye’nin AB üyeliği hususunda imtiyazlı ortaklıktan yana tavır koydu hep. Neden tam üyelik değil de imtiyazlı ortaklık?

Bu sadece Avusturya’nın dile getirdiği bir düşünce değil. Biz sadece, müzakere sürecinin uzun olacağını ve bu sürecin üyelikle sonuçlanmaması durumunda bile Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin mükemmel ve kusursuz olması gerektiği tezini savunuyoruz. Belki, Türkiye artık üyelikle ilgilenmiyorum da diyebilir. Ancak, Türkiye AB için, AB de Türkiye için çok önemli ve müzakerelerin sonucundan ne çıkarsa çıksın tüm alanlardaki ilişkilerimiz sorunsuz olmalı. Ayrıca, Avusturya dönem başkanlığı süresince görevini sorunsuz yerine getirdi ve Türk Dışişleri’nden bu yönde takdir bile aldı.

-Viyana kuşatması sendromu Avusturya halkının Türk üyeliğine olumsuz bakışında etkili olabilir mi?

Tarihî gerçekler bizim için önemli elbette. Geçmişte iki kez kuşatma yaşadık. Ancak, mevcut durumu kuşatmadan kalan bir korku olarak değerlendiremeyiz. Tarih bu anlamda tekrarlanmaz. Yine de tarihteki olaylar insanların akıllarına gelir. Avusturya halkının çoğunluğunun Türkiye’nin üyeliğine karşı olduğu bir gerçek. Bu nedenle Türkiye bu imajın iyileştirilmesi konusunda çaba sarf etmeli. Bu olumsuz kanıyı değiştirmek için çalışmalıyız. Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’ni uygulaması da buna önemli bir katkı sağlayacaktır.

BAŞKENTİN YEDİ HARİKASINDAN BİRİ

Bayan elçi bir ilki teşkil ediyor ve bir Türkle evli ilk kadın büyükelçi sıfatı ile tarihe geçiyor. Ancak onun dışında Ankara’da ülkelerini temsilen bulunan altı kadın elçi daha var: Yemen, Çek Cumhuriyeti, Norveç, Finlandiya, Bosna-Hersek ve Avustralya elçileri.

Büyükelçi’nin eşi Nadir Bey, sadece hafta sonları Türkiye’ye gelebiliyor ve bu anlarda aile kahvaltıyı mutlaka birlikte yapıyor. Nadir Bey, hafta içlerinde Viyana’daki danışmanlık görevini yürütüyor. Eşinin Avusturya dışişlerinde kariyer yapabilmesi için Nadir Bey, “Sen kariyerine devam et” diyerek büyük bir fedakarlık örneği sergilemiş.

Bayan elçi, konutun dekorasyonu, çevre düzenlemesi gibi hususlarla pek uğraşamıyor. Günün büyük bir bölümünü yönetim işleri alıyor. Kızı ve kendisinin Türkçesi gayet iyi. Hem Almanca hem Türkçe konuşuyorlar. Kızı Bilkent’te okuyor. Aşureyi iyi yapıyor, dolma ve karnıyarık seviyor.