Kadın çalışmalarına İsveç modeli

Diyarbakır- Üç kadın kuruluşunun temsilcileri, Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Projesi kapsamında İsveç’teki çalışmalarını anlattı. Sonuç: Türkiye’de de kadınların sorunları aynı ama orada çözüme yönelik bir sistem ve politika mevcut. Naşide Buluttekin’in haberi.

Uçan Süpürge Haber Merkezi- Büyükşehir Belediyesi ile Yenişehir ve Bağlar Belediyeleri bünyesinde kadın çalışmaları yapan üç kadın kuruluşundan toplam beş kadın, Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Projesi kapsamında İsveç’e gitti. Bu eğitim programıyla ilgili, Yenişehir Belediyesine bağlı olarak çalışmalarını sürdüren Kadın Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden (EPİ-DEM) sosyolog Rozan Kahraman ile bir söyleşi yaptık.

Proje fikri nasıl doğdu?

Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Projesiyle ilgili bilgiyi, Diyarbakır Kadın Girişimcilik ve Danışma Kurulu toplantısında ASO’dan Kudret Süngü’nün daha önceden bu projeyle Almanya’ya gitmesi ve bununla ilgili deneyimlerini aktarması sonucu edindik. Kudret Hanım’ın EPİ-DEM’in de bu projeye başvurmasını önermesi üzerine belediyelere bağlı, rehberlik ve danışmanlık alanında hizmet veren diğer kadın kurumlarıyla bir araya gelebileceğimizi ve ortak bir proje oluşturabileceğimizi düşündük. Bu fikirden yola çıkarak Dikasum ve Kardelen’de çalışan arkadaşlara öneride bulunduk ve projemizi hazırlamaya başladık.

Neden üç kuruluş birleştiniz?

Daha fazla kadın merkezinin bu projeden yararlanması, çalışmalarımızın bütünlüğü ve yaygınlaşması açısından önemliydi. Üç kadın merkezi de rehberlik ve danışmanlık alanında uzman kadrosuyla hizmet veriyor. Amacımız Leonardo da Vinci mesleki eğitim programının amacına uygun olarak belediyelere bağlı kadın merkezlerinde meslek alanlarında hizmet veren sosyolog, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının İsveç’teki kadın kurumlarının çalışmalarını ve deneyimlerini paylaşmasıydı.

Bu ziyaretlerin ne gibi yararları oldu?

Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki dünyanın neresine gidersek gidelim kadına yönelik uygulanan şiddet değişmiyor. Kadın, yaşamının hemen her alanında şiddetle karşı karşıya kalmakta ve egemen erkek sistem tarafından sömürülmekte. Bu gerçekle Avrupa Birliği ülkesi olan İsveç’te de karşılaştık. Fakat önemli olan, az gelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkelerdeki kadına yönelik çalışmalarda uygulanan yöntemler ve çözüm noktasında ulaşılan somut veriler arasındaki farkın bilgisiydi. Amacımız; Avrupa standartlarında, kadına yönelik çalışmalarda rehberlik ve danışmanlık hizmetlerindeki modernizasyonun nasıl sağlandığını tespit etmek, kadınların sosyo-ekonomik, kültürel, siyasal, sağlık ve eğitim alanında var olan sorunlarını çözme noktasında karşı karşıya kaldığımız tıkanmalarda, Avrupa’daki kadın merkezlerinin, sorunun çözümü için nasıl yaklaştığı ve ne düzeyde çözebildiği yönündeki bilgileri edinmekti. Bu anlamda Stockholm’de ziyaret ettiğimiz kadın kurumları, çalışmalarında oldukça ilerlemişler. İlerlemelerindeki temel neden İsveç’in sosyo-ekonomik alanda oldukça ilerlemiş ve sosyal refahı en üst düzeyde sağlamış bir ülke olması. Sadece kadın çalışmalarında değil, ülkenin kurumsal olarak bir değişim ve gelişim içerisinde olması gerektiği fikri de bu ziyaretimizle daha fazla ortaya çıktı. Kadın çalışmalarındaki ilerlemeyi ve niteliksel gelişimi ancak sistematik bir şekilde Türkiye’deki diğer kurum, örgüt vb. oluşumlardaki sosyal refah düzeyini getirecek bir değişimin sağlanması gerçeği söz konusu.

Diyarbakır özelinde uygulanabilecek örnekler var mıydı?

Yukarıda da belirttiğim gibi dünyanın neresinde olursa olsun kadının yaşadığı sorunlar birbiriyle benzerdir ve sorunları çözmede kullanılan yöntemler çok fazla farklılık içerir. İsveç’teki kadın kurumlarında da burada olduğu gibi danışmanlık hizmetleri ve sağlık, hukuk, kadın hakları, meslek vb. birçok alanda eğitimler verilerek gerekli donanımlar sağlanıyor. Fakat bizim yeterli ya da sağlıklı sonucu alamamamızın temel nedeni yaşanan sorunların karmaşıklığı ve sosyo-ekonomik, kültürel siyasal ve hukuksal alandaki yapısal değişimlerin sağlanamaması. Sözünü ettiğim alanlardaki eksik ve yetersiz uygulamalar İsveç’te uygulanan yöntemlerin burada uygulanmasını zorlaştırıyor. Çünkü İsveç’te yürütülen kadın çalışmaları ülkenin resmi ve bağımsız kurumlarıyla finanssal ve donanımsal anlamda bir bütünlük içerisinde birbirini tamamlıyor. Örneğin kadının başvurduğu bir kurumdaki yetersizliği ya da eksikliği diğer bir kurum gideriyor.

İsveç’te uygulanan yöntemlerden biri erkeklerin eğitiminin sağlanmasıydı. Erkeklere yönelik eğitimi önemsiyorlardı. Diyarbakır’da da geniş çevreleri kapsayacak şekilde erkeklerin eğitimini sağlayabilir ve gerekli bilinci yaratabiliriz. Kadına yönelik çalışmalarda uygulanan diğer bir yöntem de hastahane, emniyet, okul vb. kurum çalışanlarına, kendilerine başvuracak kadınlara karşı nasıl yaklaşılması gerektiği yönünde eğitimlerin verilmesi ve bu yönde bilinç oluşumunu sağlamaktır. Bu çalışmayı da burada hayata geçirip, benzer örneklerden yola çıkarak uyguladıkları yöntemleri kendi çalışmalarımızda kullanabiliriz. Bunun dışında bana en ilginç gelen ve buradaki kadınların en fazla ihtiyaç duydukları çalışma, kadınlara istihdam sağlayan bir kadın merkezinin olmasıydı. Temel amaçları bir ağ oluşturup çalışan kadınlar vasıtasıyla işsiz kadınlara iş bulabilmek. Tabii ki bunun için yaşadığımız bölgenin koşullarını göz önüne aldığımızda istihdama yönelik yeterli düzeyde bir alt yapımızın olması gerekiyor.

Kaç kurum incelediniz?

Toplam 11 kurumu inceleme fırsatımız oldu. Kadın ve aile merkezleri, sığınma evleri, acil istasyon, çocuk ve gençlik merkezleri, sosyal hizmetler ve belediye, ziyaret ettiğimiz ve çalışmalarını araştırdığımız kurumlar arasındaydı.

Kadın kurumlarının yapısı nasıldı?

İsveç devlet yönetimi kadın çalışmalarına fazlasıyla önem veriyor. Temel hedefleri zor koşullarda yaşayan bütün kadınlara hizmet etmek. Bu nedenle Stockholm’ün

hemen hemen tüm semtlerinde belediyeye bağlı kadın kurumları ve sığınma evleri bulunuyor. Finansal olarak belediyeler bu merkezlerin her türlü ihtiyacını karşılıyor. Bağımsız olan kadın kurumu ya da sığınma evlerinin finanssal sorunları da yine belediyeler ya da yardım kuruluşları tarafından temin ediliyor. Bu anlamda mutlaka bu kurumların belediyelerle bir bağlantısı var ve işleyiş konusunda diğer kurumlarla ve belediyelere bağlı sosyal hizmetlerle ortak çalışma içerisindeler. Kadının ekonomik ve sosyal yaşamını idame ettirebilmesi için kadın merkezleri ve sosyal hizmetler aracılığıyla gerekli işlemler yerine getirilerek belediyelerden maaş ve konut sağlanıyor. Belediye tarafından ev ve maaş yardımı yapılan kadınlar kadın merkezleri tarafından düzenli olarak kontrol ediliyor ve kadın merkezine uğraması ve çalışmalarına katılması ön koşul olarak isteniyor. Buradaki amaç, daha çok diğer ülkelerden göç ederek gelen kadınların bu ülkenin kültürel ve sosyal yaşamına kolaylıkla entegre olması ve verilen eğitimlerle İsveç dilini kolaylıkla öğrenebilmesi. Birçok kadın kurumunda sosyonom dedikleri sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, sosyologlar, sağlık, hukuk, emniyet vb. kurum çalışanları yer almakta ve herkes kendi uzmanlık alanında belirlenen çalışma organizasyonu içinde hizmet vermekte.

Genelde Türkiye’deki özelde Diyarbakır’daki kadın sorunlarıyla karşılaştırıldığında, benzerlikler ve farklılıklar neler?

Kadınların gördüğü şiddetin kaynağı erkek olması açısından Türkiye geneliyle benzerlik gösteriyor. Fakat devletin yapısal ve işlevsel konumundan kaynaklı olarak kadının maruz kaldığı şiddet noktasında farklılıklar görülüyor. İsveç’te Türkiye’dekinin tam tersine kadını koruyan, temel hak ve özgürlüklerini sağlayan kurumsal bir işleyiş söz konusu. Türkiye’de ise daha yeni yeni üst yapıda değişikliklere gidilerek yasalardaki kadının özgürlüğünü kısıtlayan kuralları ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerde bulunuluyor ama bu diğer kurumlara henüz yansıtılamadı ve kadın sorunlarını çözmeye yönelik işlevsel bir bütünlük gerçekleşmiş değil. Diyarbakır özelinde düşündüğümüzde İsveç’teki kadın profiliyle buradaki kadın profili bir bakıma benzerlik gösteriyor. Çünkü Diyarbakır’ın kendine özgün koşullarıyla (savaş, göç, yoksulluk, geleneksel yapı gibi) kadının yaşamında yarattığı tahribatlar İsveç’teki göçmen kadınlarınınki ile benzerlik gösteriyor. Şiddete maruz kalan göçmen kadınlar açısından orada da gelenekler, kültürel değerler, göç ve yaşadığı yerin kullandığı dili bilmeme ve sonucunda yaşadığı yeni yerleşim alanının sosyal ve kültürel yapısına entegre olamama gibi sorunlarla iç içeler. Bu anlamda Diyarbakır ile İsveç’teki kadın sorunları arasında bir benzerlik kurulabilir. (Göçmen kadınlardan kastedilen İsveç’e az gelişmiş ülkelerden göç eden kadınlar: Afrika, Somali, Lübnan, Irak, Türkiye vb. ülkeler)

Sizce, bu projeye Diyarbakır’dan katılan üç kadın kuruluşu bu çalışmalardan ne gibi yararlar elde etti?

Özellikle insan haklarının uygulanmasında ilerlemiş bir ülkenin kadın alanındaki çalışmalarını görmek ve deneyimlerini buraya aktarmak açısından oldukça faydalı bir çalışma olduğuna inanıyorum. Kendi bölgemizde zor koşullara rağmen kadınlarla ilgili çok önemli çalışmalar yapmaktayız. Belki de İsveç’teki kadın kurumlarına oranla yaşadığımız ülkenin ve bölgenin özgün koşullarından kaynaklı olarak daha fazla performans sarf ediyoruz fakat kesin ve sağlıklı sonuçlar elde etme noktasında yeterli değiliz. Bu anlamda orada edindiğimiz deneyimler kendi çalışmalarımız açısından iyi bir model; yapmak istediğimiz çalışmalar içerisinde tıkandığımız noktalarda durumu önceden görebilmemiz ve önlemini almamız daha kolay olacak. İsveç’te edindiğimiz deneyimler, kadın çalışmaları için yapacağımız projelerde ufkumuzun daha da genişlemesini sağladı.

***

İsveç’e yapılan ziyaret hakkında EPİ-DEM'den psikolog Kudret Güzel’in de görüşlerini aldık.

Bu ziyaretlerin ne gibi yararı oldu?

Bana göre, ziyaret ettiğimiz kurumların, yaşanan sorunların çeşitliliği ve yaş dönemlerinin farklılığı dikkate alınarak hizmet vermeleri (genç kızlara yönelik, şiddet mağduru kadına yönelik, madde kullanımına yönelik gibi...), çalışmaların sonuç alınabilir olmasını sağlayan faktörlerden biri olarak karşımıza çıktı. Kadınlara ulaşılabilirlik açısından, bu tür merkezlerin yaygın olmasının önemi görüldü. Kurum ziyaretleri ve gözlemlerimiz sonucunda; sadece kadın merkezlerinin tek başına çözümü getirmediği, devletin resmi kurumlarıyla işbirliği ve bir devlet politikasının olması gerekliliği görüldü (Polis, eğitim, ekonomi, istihdam, hukuki düzenlemeler ve uygulamalar.). Sivil toplum örgütlerinden devlet kurumlarına kadar bütün oluşumların sistemli ve koordineli olarak çalıştığı, bu nedenle çözüme yönelik çalışmalarda büyük tıkanmaların yaşanmadığı tespit edildi. Böylelikle de tıkandığımız noktaların neler olduğu, hangi faktörlerin yetersiz kaldığı ve işbirliğinin esas alınması gibi sonuçlara vardım.

Yaşanan sorunlar açısından benzerlikler ve farklılıklar sizce nelerdi?

Kültürel yapıdan kaynaklı birtakım farklılıklar olsa bile (sorunun oluşum nedenleri açısından) genelde kadın sorunları açısından çok büyük farklılıkların olmadığı, kadınların yaşadığı sorunların evrensel bir nitelik taşıdığı, yine şiddet, tecavüz, istismar, istihdam gibi sorunların karşımıza çıktığını gördük. Farklılık ise, orada çözüm noktasında belli bir sistemin ve politikanın varlığıydı. (NB/SD)